9 Haziran 2009 Salı

Sevgili Cem,

Çok mutsuzum. Ama bir yandan da mutlu aslında. Çılgınlar gibi hayalini kuracağım bir şey buldum sonunda. Ve bir şeyi gerçekten istemek hissi müthişmiş. Bazen yemeğimi yemeyip, odama kapanma isteği bile uyandırıyor bu bende. Ama eşşek kadar olduk be oğlum, nazımız hiç çekilmiyor. O değil de, onu gördüğüm zamanki mutluluk ünlemlerim baya iticiymiş diyorlar. Zira "whooa", "ouchh", "oh yeah" gibi ingiliz aksanlı sevimsiz sesler çıkarıyormuşum. Gerçi ouchh alakasız oldu ama bir bakıma da canım yanıyor hani ona ulaşamamak falan. Neyse bizimkiler hoşgörüyorlar ziyadesiyle. E ona olan aşkımdan dolayı da favori mekanım otoparklar oldu tabi. Bir de bizim fakültenin önünde görüyorum hep. Acaba kimin lan?
Amaan boşver, nasıl olsa bir gün benim olacaksın Mini Cooper. Hem de kırmızı.

Sevgiler,
Emel.
Sevgili Emel,

Hava çok sıcak. Şimdi baktım ki burası yanıyor. 26.5 derece. O yüzden hep buzlu su içiyorum. Suyu bitince de katır katır buzları yiyorum. Babam gelip "buz mu mini cooper mı" dese mini cooper derdim. O derece. Şimdi kankanım biliyorum, bu ne biçim cümle diye içinden geçirip, üzerinde durmıcaksın ama üstü kapalı mini cooper'a sevgimi belirttim aslında. Onu geç de hayatımı Last Action Hero'daki Jack Slater gibi geçirmek istediğimin farkına vardım. Üstü açık arabası var, ağzından puroyu düşürmüyor, rock n roll'dan taviz vermiyor, kıl müdürünü her gün göt ediyor falan. Bütün bunlar bi yana adı Jack ya. Ben hayatımda ismi Jack olup karizma olmayan adam görmedim.

-Emel ablanıza merhaba deyin çocuklar.
-Meraaağba Emel Abla.

Buzumuz bitti.
Cem.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Sevgili Cem,

Seni ne kadar özlediğimi bildiğini biliyorum. Numara yapma. Belki de kızmışsındır. Ama sana ulaşmak için canlı yayınlara bağlanıp uzak bir akrabama selam gönderir taklidi yapmayı bile düşündüm. Sonra ya o sırada o kanalı izlemiyorsan diyip tüm kanalların canlı yayınlarına bağlanmaya karar verdim. Sonra da ya o sırada televizyonun açık bile değilse diye düşünüp bu fikrin ne kadar aptalca olduğunu anladım. Sonra dolabı açıp kreması kurumuş doğum günü pastandan biraz yedim. Aslında sana bir daha doğum günü pastası yapmayacağıma söz vermiştim kendi kendime. Nasıl olsa birileri bir yerlerde sana üzerinde müzik çalan ve üfleyince susan mumların olduğu bir pasta alacak ve benim ev yapımı pastam olduğundan da sönük kalacak. Ama sonra yalnızca kabartma tozunu az koymuş olduğumu düşünüp mutlu olabilirim dedim. Kimse yemezse ben yerim bile dedim hatta içimden. Zaten doğumgünü dediğin nedir ki?
Neyse ne diyordum.
Hımm,şey..

Sevgiler,
Emel.
Sevgili Emel,

Yavaştan buraları özlediğimi farkettiğimde tuvalette kaka yapıyordum. Sınavlarımda bittiği için artık tuvaletlerde ders çalışmaktan kurtuldum. Hatta kahve içtiğim bile oldu. Ama çıktığımda kahvenin soğuyacağını bildiğim için yanıma almıştım aslında. O değil de, yirmidört saat boş olmama rağmen yaptığım aktivite sayısını okul zamanıyla karşılaştıramam. Bide gelgör ki, okul zamanı o kadar "ulan finaller bi bitsin"le başlayan cümle kurduk. İşte insanoğlu böyle, doyumsuz.

Bu arada baya değiştim galiba. Yemek yapmak istemiyorum, yaprak dökümünün finalini kaçırdım, odamın düzenini değiştirdim mesela. Ha bide tuvaletimi bitirmeden sifon çekiyorum artık.

Sevgiler,
Cem.

2 Nisan 2009 Perşembe

Sevgili Emel,

Hiç de iyi değilim. Beni oyalıyacak yeni uğraşlar peşinde koşuyorum. Mesela artık hergün saat 3:50'de mutfağa gidip kendime salata yapıyorum, 4:00'de başlayan arka sokaklar izlerkende yiyorum. Ama bu işin kuralları var. Yani reklamlar girdi diyelim salata yemeyi bırakıyorum mesela. Öyle yani, yoksa hemen bitiveriyor ve dizinin geri kalan kısmını ağzımboş izlemek istemediğimden bu kurala baya sadığım. Aynı kuralı bira içerken de uyguluyorum bak. 1 yudum bira, 2 tane kuruyemiş yada 1 tane antepfıstığı hakkı kazandırıyor. Gibi.

Sen nasılsın? Bu akşam Aşk-ı Memnu var, unutma bak.
Kendine iyi bak,
Cem.
Sevgili Cem,

Biliyor musun ben de hiç iyi değilim. Bira içmeyeli de aylar oldu. Ama kafam her gün güzel. Biliyor musun alkol almadan sarhoş olmanın yolları var. Mesela ortalama 9 derece havada saatte 100 km. hız yapan bir arabanın camından kafanı çıkarıp en az 40 dk. bu şekilde takılırsan baya işe yarıyor. Hayatın da böyle cilveleri var. Ama ömrümde hiç bu kadar cilveleşmemiştik hani. Bence beni seviyor, sadece belli etmiyor. Bir de Aşk-ı Memnu var tabi. Güzel öpüşemedikten sonra o aşk değildir, söyleyeyim. Bu arada dün kimse şaka falan yapmadı. İsterdim ki her yer sulu sulu olsun. Şakaşaka. Sadece bu ara kimsenin tuzu yok. Bu arada dün giydiğin tshirtü makineye at.Çokpissigarakokuyor.

Kıskanmadım değil.
Emel.

26 Mart 2009 Perşembe

Sevgili Emel,

Bugünlerde çok hastayım ya. Müzik dinleyesim bile yok. O derece. Birinin elimden tutması lazım, galiba. En azından bugün boğazım çok daha iyi. Karabiberli pekmez ve limon işe yaradı galiba. Dün bi hınçla, 3 tane limonu tuzlayıp tuzlayıp yiyince dudaklarım yandı. Üstüne portakal yiyince geçti. Ama bişey farkettim ki şu tylolhot'ın kimse tadını beğenmiyor, "ölsem içmem" diyolar falan. O kadar da değil abi. Kahve damarım kabardı diyelim, evde kahve yok, tylolhot içebilirim mesela. Tamam, biraz abarttım ama kötü değil yani. Millet tylolhot/su oranını ayarlamayı beceremiyor bence. Ha, sana bitane strepsils de yolladım. Limonlu. Eczanelerde satılmasa, çantamda sürekli taşırım. Öyle bişey. Şimdi okula gitmem gerek. Kendine iyi bak!

Afiyet olsun,
Cem.
Sevgili Cem,

Hastalığına uyuz oluyorum. Hep halsiz oluyorsun. Ayakkabılarımızı fırlatıp ıslak çimlerde yürüyelim istiyorum. Senin de istediğini biliyorum ama hastalığın geçene kadar olmaz. Biraz da havalar ısınsın hem. Bir de şey var ama, senin ateşin çıkınca yanakların böyle kızarınca, çok tatlı oluyor. Çünkü anaokulunda da bir kere ateşlenmiştin, annen gelip almıştı. Arkandan bakmıştım ama görmemiştin sen. O zaman içimden iyileşmen için dua etmiştim. Neyseki zaten strepsils icat edildi. Sen de ertesi gün iyileşip okula gelebildin. Biliyor musun Ülker, Cin’in taklidini çıkarmış. Ama tadı hiç güzel değil. Söylemesi de güzel olmuyor zaten. Cin etidir, eti de cin. O yüzden şimdiden bolca stokluyorum merak etme. Hatta şimdi gidip biraz daha alayım bakkaldan. Ama önce karabiberli pekmez. Aç ağzınııııaaaaağğğhhmm.

Aferin.
Emel.

23 Mart 2009 Pazartesi

Sevgili Cem,

Bugün hayatımın geri kalan kısmının ilk günüydü o yüzden bu sabah çok heyecanlı uyandım. Kahvaltımı edip dışarı çıktım. Eskisi gibi ağaçlar falan vardı. Bir komşuya selam verdim. Bakkala gittim. Trabzon ekmeği 1.60 tl imiş. Ürkütücü kinder çocuk yine ambalajdaydı. İçinden iki tane aldım. Yine eskisi gibi obez olmanı istediğimden değil, yalnızca daha nazik biri olmanı istediğim içindi. Bu espriyi de yine eskisi gibi anlamayacağını biliyorum. Fakat hayatımın geri kalan kısmının ilk günü bu kadar sıradan olmamalıydı. Ben de gidip kaküllerimi kestirdim. Buradaki sis de aniden kayboldu. Hayata daha pozitif bakabiliyorum. Bir de bizim sokağın köpeği 9 doğurmuş. Cidden saydım ama. Ben onlara biraz ekmek vermeye gidiyorum. Şimdilik hoşça kal.

Sevgiler,
Emel.
Sevgili Emel,

İnsanlar çok değişik ya, her golden köpeğe yelek yakışırken, kahkül her kıza gitmiyor, bıyık da her erkeğe oturmuyor mesela. O köpeklerin 9'una da yelek giydir, hepsi çok tatlı olucak bak gör. Bidaha kindere elimi hayatta sürmem afedersin. Sen çukulatasını ye, ben oyuncaklarını yapayım, işte o olur ama diğer türlü çok zor. Bugün bi karar verdim; geçmişime bir çizgi atıp, yeni bir hayata başladığım anda bütün çoraplarımı aynı renk ve aynı boyutta alıcam. Düşünsene insan ne kadar rahatlar, ben her sabah kafadan beş dakika kazanmış olurum mesela. O değil de bugün Happyman'e açılamadım ya. Dilim tutuldu. Bütün planlarımı unuttum falan.

Asıl o değil de, biz ne zaman kanka olucaz Emel?
Hep polaroidi olan bi kanka hayal etmiştim.
Cem.

22 Mart 2009 Pazar

Sevgili Cem,

Şu an neredesin bilmiyorum fakat o gün beni dansa kaldırmak istediğinde "hayır" dediğim için çok pişmanım. Facebookta gördüm, büyümüş serpilmişsin. Biliyor musun ben de Aerosmith dinliyorum. Belki en azından kanka falan oluruz. Liam da iyi biri. Ama ben seninle dans etmek istiyorum. Keşke yine çocuk olsak. Yağmur yağıyor. Telefonum çekmiyor. Gitmeliyim. baybay.
Sevgili Emel,

Sen de çok büyümüşsün ya. Baya da boy atmışsın, güzelleşmişsin bakıyorum. O zamanlar senin hakkında hatırladığım tek şey var: çok gizemliydin, kolay kolay konuşmazdın kimseyle falan. Bide baya sümüklü bi kızdın. Maşallah demeli. Burada da yağmur yağıyor şimdi, ki 21 Mart'ı geçtik aslında. Mevsim araları olmamalı bence. Çok keskin geçişler olsun. 20 Mart'ta kar yağabilir, 21 Mart'ta kış-bahar mevsim havaları yaşayabiliriz, ama 22 Mart'ta hava günlük güneşlik olmalı. Dimi? Ha, bu arada kuzenin napıyor?

Kendine iyi bak.
Cem