26 Mart 2009 Perşembe

Sevgili Emel,

Bugünlerde çok hastayım ya. Müzik dinleyesim bile yok. O derece. Birinin elimden tutması lazım, galiba. En azından bugün boğazım çok daha iyi. Karabiberli pekmez ve limon işe yaradı galiba. Dün bi hınçla, 3 tane limonu tuzlayıp tuzlayıp yiyince dudaklarım yandı. Üstüne portakal yiyince geçti. Ama bişey farkettim ki şu tylolhot'ın kimse tadını beğenmiyor, "ölsem içmem" diyolar falan. O kadar da değil abi. Kahve damarım kabardı diyelim, evde kahve yok, tylolhot içebilirim mesela. Tamam, biraz abarttım ama kötü değil yani. Millet tylolhot/su oranını ayarlamayı beceremiyor bence. Ha, sana bitane strepsils de yolladım. Limonlu. Eczanelerde satılmasa, çantamda sürekli taşırım. Öyle bişey. Şimdi okula gitmem gerek. Kendine iyi bak!

Afiyet olsun,
Cem.
Sevgili Cem,

Hastalığına uyuz oluyorum. Hep halsiz oluyorsun. Ayakkabılarımızı fırlatıp ıslak çimlerde yürüyelim istiyorum. Senin de istediğini biliyorum ama hastalığın geçene kadar olmaz. Biraz da havalar ısınsın hem. Bir de şey var ama, senin ateşin çıkınca yanakların böyle kızarınca, çok tatlı oluyor. Çünkü anaokulunda da bir kere ateşlenmiştin, annen gelip almıştı. Arkandan bakmıştım ama görmemiştin sen. O zaman içimden iyileşmen için dua etmiştim. Neyseki zaten strepsils icat edildi. Sen de ertesi gün iyileşip okula gelebildin. Biliyor musun Ülker, Cin’in taklidini çıkarmış. Ama tadı hiç güzel değil. Söylemesi de güzel olmuyor zaten. Cin etidir, eti de cin. O yüzden şimdiden bolca stokluyorum merak etme. Hatta şimdi gidip biraz daha alayım bakkaldan. Ama önce karabiberli pekmez. Aç ağzınııııaaaaağğğhhmm.

Aferin.
Emel.